Malpraktis Davaları

Malpraktis Davaları
Malpraktis Davaları

Photo credit: Unsplash

Malpraktis, sağlık hizmeti sunan bir kişinin, standart tıbbi uygulamalara uygun olarak davranmaması sonucu hastaya zarar vermesi durumunu ifade eder. Türk hukukunda malpraktis davaları, genellikle tıbbi hatalar ve sağlık hizmeti sunan kişilerin sorumluluğuyla ilgilidir. Bu tür davalar, Türk Medeni Kanunu’nda ve Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda yer alan hükümlere dayanarak çözümlenir.

Türk Medeni Kanunu, malpraktis davalarında hastanın ve sağlık hizmeti sunanın haklarını düzenler. Özellikle, 1982 tarihli 6570 sayılı Kanun ile tıbbi hatalardan doğan hukuki sorumluluk düzenlenmiştir. Bu kanun, tıbbi hataların neden olduğu zararların tazmini için hastaların haklarını güvence altına alır.

Malpraktis davaları, Türk hukuk sisteminde sağlık hizmeti sunan kişilerin sorumluluğunu düzenleyen önemli bir alanı oluşturur. Bu tür davalar, hastaların haklarını korumak ve sağlık hizmeti sunan kişilerin standartlara uygun davranmasını teşvik etmek amacıyla yasal düzenlemelerle desteklenir.

Hekimlerin hukuki sorumluluğu da bu şekilde öncelikle hastaların haklarını korumayı amaçlar. Bu çerçevede, hekimlerin sağlık hizmeti sunarken dikkat etmeleri gereken bir dizi yükümlülük bulunmaktadır. Bunlar arasında, hastaları doğru bir şekilde muayene etmek, tanı koymak, tedavi etmek ve gerekli bilgilendirmeleri yapmak gibi hususlar yer alır. Hekimler, bu yükümlülükleri yerine getirirken standart tıbbi uygulamalara ve mesleki etik kurallara uygun davranmak zorundadırlar.

Malpraktis davalarının söz konusu olabilmesi için de hekim veya sağlık personeli/kuruluşu tarafından yapılmış hatalı bir tıbbi uygulama söz konusu olmalıdır. Türk hukukunda, hatalı tıbbi uygulamaların çeşitli örnekleri tanımlanmış ve bu kapsamda genellikle aşağıdaki durumlar hatalı tıbbi uygulamalar olarak kabul edilir:

  1. Tedavi Hataları: Bir hastanın tanısının yanlış konulması, yanlış tedavi yöntemlerinin uygulanması veya tedavinin ihmal edilmesi gibi durumlar tedavi hataları olarak değerlendirilir. Örneğin, bir hastanın teşhis edilmesi gereken bir hastalık yanlış teşhis edilirse ve buna bağlı olarak yanlış bir tedavi uygulanırsa, bu tıbbi bir hatadır.
  2. Teşhis Hataları: Teşhis hatası, bir hastalığın veya durumun yanlışlıkla tanımlanması veya tanının yanlış konulması durumunu ifade eder. Hekimlerin, hastaların şikayetlerini ve bulgularını değerlendirerek bir teşhis koyması gerekmektedir. Ancak bazen, yanlış anlamalar, eksik bilgi, tıbbi cihazların yanlış yorumlanması veya diğer faktörler nedeniyle hatalı bir teşhis yapılabilir. Teşhis hataları çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin; yanlış tanı, gecikmiş tanı, hastalığın atlanması vb.
  3. Aydınlatma Hataları: Hastanın her türlü müdahale öncesi hastalık ve tedavi ile ilgili olarak bilgilendirilmesi ve gerekli onamların alınması gerekmektedir. Bunların yapılmaması aydınlatma hatası olacaktır. 
  4. Cerrahi Hatalar: Ameliyat sırasında yapılan hatalar, cerrahi hatalar olarak kabul edilir. Ameliyat sırasında yanlış organın alınması, cerrahi ekipmanın yanlış kullanılması veya ameliyat sonrası bakımın ihmal edilmesi gibi durumlar cerrahi hatalara örnektir.
  5. İlaç Hataları: Dozaj hatası yapılması, yanlış ilaçların reçete edilmesi veya yanlış ilaçların verilmesi gibi durumlar ilaç hataları olarak kabul edilir. Bu tür hatalar, hastanın sağlığını ciddi şekilde etkileyebilir.
  6. İletişim Hataları: Sağlık personeli ile hasta arasındaki iletişimde hatalar yapılması da tıbbi hatalar olarak değerlendirilir. Hasta bilgilendirilmeden önemli kararlar alınması veya hasta tarafından verilen bilgilerin dikkate alınmaması gibi durumlar iletişim hatalarına örnektir.
  7. Doktor-Hasta İlişkisi Hataları: Etik olmayan davranışlar, hasta mahremiyetinin ihlali veya hastanın rızası olmadan tıbbi müdahalelerin yapılması gibi durumlar da hatalı tıbbi uygulamalar olarak kabul edilir.

Sonuç olarak, Türk hukuk sisteminde malpraktis davaları, tıbbi hataların neden olduğu zararların tazmini için önemli bir yasal çerçeveyi oluşturur. Bu davalar, hastaların haklarını korumak ve sağlık hizmeti sunan kişilerin sorumluluğunu belirlemek için mahkemelerde çözümlenir. Türk Medeni Kanunu ve Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, malpraktis davalarının çözümüne ilişkin önemli yasal dayanakları sağlar.