İşçiler, yaptıkları işin niteliği gereği işveren hakkından teknik, idari, işleyişle ilgili, müşteri bilgisi vb. bilgilere sahip olmaktadır. İşçinin, çalıştığı süre boyunca söz konusu bilgileri gizlemesi gerekmekte olup, bu yükümlülük sadakat yükümlülüğüdür.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2016 tarihli 2016/15516 E. 2016/17659 K. sayılı kararı
“İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür. İş sözleşmesinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iş sözleşmesinin sonuçlarından olan; işçinin işverene sadakat borcu içinde yer alan alt bir yükümlülüktür.”
Buna göre işçi, çalıştığı süre boyunca edindiği bilgileri işveren aleyhine veya kendi lehine kullanamaz.
İşçi işten ayrıldıktan sonra ise bu yükümlülük rekabet yasağı olarak adlandırılır ve ancak işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmesi halinde geçerli olur. Rekabet yasağı, Türk Borçlar Kanunu’nun 444. Maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde kapsamında;
“Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.”
Maddenin devamı incelendiğinde ise işçinin kabulü yanında bir şart daha düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için işçinin yaptığı iş gereği işverenin rekabet yasağına konu olabilecek nitelikte bilgilere (müşteri portföyü, teknik bilgiler, iş planları vb.) sahip olması gerekmektedir.
“Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”
Türk Borçlar Kanunu’nun 345. Maddesinde ise rekabet yasağı ile ilgili sınırlamalar düzenlenmiştir:
“Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.”
Buna göre Rekabet Yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için:
- İşçinin serbest iradesi ile yazılı olarak yapılması gerekir.
- İşçinin, yaptığı iş gereği işveren ile ilgili önemli bilgilere sahip olması gerekir.
- Bu rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemesi gerekir.
- Rekabet yasağının süresi (özel ve durumlar hariç olmak kaydıyla) iki yılı aşamaz.
- Sınırlamaların ölçülü olması gerekmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/400 E. 2019/5585 K. sayılı kararı
“Rekabet etme yasağı sözleşmesinin, taraflar arasındaki iş sözleşmesinden önce imzalandığı, TBK 444. madde gereğince geçerli bir rekabet etme yasağı sözleşmesinden söz edebilmek için taraflar arasında mevcut bir iş akdinin olması gerektiği, taraflar arasında iş akdi olmadan imzalanan rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin batıl olduğuna…”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/2636 E. 2019/124 K. sayılı kararı
“Mahkemece; rekabet etmeme borcunun ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıktığı ve rekabet yasağının adi yazılı şekilde yapılmış olması geçerlilik şartı olduğu, taraflar arasında düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin bir kayıt bulunmadığı haksız rekabetin şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.12.2015 tarihli kararı
“Dava; rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda, davalı taraf, davacı firmada medikal araştırmacı olarak görev yaparken işten ayrılmış, bilahare dava dışı ilaç firmasında kurumsal ilişkiler uzmanı olarak göreve başlamıştır. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde davalının herhangi bir sebeple işten ayrılmasından sonra iki yıl içerisinde davacı firmanın iş dalında çalışamayacağı, aksi halde en son aylık brüt maaşın on katı tutarında cezai şart uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Mahkeme davalının rekabet yasağına aykırı hareket ettiğinin ispatlanamadığı, davalının çalıştığı iş kolunun farklı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiştir. Oysa davalı, ilaç firmasındaki konumu itibariyle eski B. K. Md. 348/2 uyarınca, davacı firmanın üretim sırlarına, işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânına sahip olduğu gibi, bu bilgileri kullanması ve işverenin önemli bir zararına sebep olması da kuvvetli ihtimal dâhilindedir. Kaldı ki, taraflar arasındaki sözleşmede yer, zaman, işin nevi hususundaki kısıtlamalar eski B.K. Md. 349 da düzenlenen şartlara da uygundur. Bu itibarla, mahkemece davalının eyleminin rekabet yasağı kapsamında olduğunun kabul edilmesi ve buna göre karar verilmesi gerekir.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.11.2015 tarihli kararı:
“Davacı, davalının davacı şirketteki hizmet ilişkisi sona erdikten sonraki dönemde eski çalışanının haksız rekabetiyle zarara uğradığını iddia etmiştir. Mahkeme taraflar arasında devam eden iş sözleşmesi bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırı davranması halinde, bu tür davalara iş mahkemesi bakmakla görevlidir. İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, açılacak dava niteliği itibariyle tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olup, bu tür davalar ticaret mahkemelerinde incelenip karara bağlanmalıdır.”